Dazai Osamu - 3 Kitap - 1 Film - 1 Anime
Konnichiwa!
Bugün meşhur Japon yazar Dazai Osamu’nun doğum günü (19
Haziran 1909 – 13 Haziran 1948). Ayrıca, çifte intiharı sebebiyle ölümünün altı
gün ardından cesedinin bulunuşunun yıl dönümü. Yaşasaydı o tarihte 39 yaşına
girecekti. Bu vesileyle cesedinin bulunuşunun yıl dönümünü tebrik ederim! Zira
kendisi, utanç dolu hayatına başladığı bu kara günün kutlandığını görse iğrenirdi
:D Gene de bugünün sosyal medya paylaşımlarını görmesini isterdim :D
Bu sıralar kitap dinleme hazzını yeniden duymaya başladım. Bir
tekstil işçisi olarak geçiyor günlerim ve günde 12 saat kitap dinliyorum. Bugün de yazarın doğum günü vesileyle 3
kitabını dinledim: İnsanlığımı Yitirirken, Öğrenci Kız, Batan Güneş
Ben de Dazai da Dostoyevski ve Akutagawa’ya hayranız
bunlardan etkilendiği için üslubunu sevdim. Gene de kasvetli olduğu için ilk
kitabı, pek olaysız olduğu için de son kitabı yarım bırakmıştım 😊
INSANLIĞIMI YİTİRİRKEN (No Longer Human) – 1948 – 100 sayfa
(İthaki Yayınları çevirisinde Mark Gibeau tarafından
yazılmış şahane bir sonsöz var, çok daha ayrıntılı bir değerlendirme kaleme
almış, okunabilir.)
Öncelikle belirteyim ki Dazai’ın neredeyse bütün kitapları
yarı otobiyografik. Yani herhangi bir eserini okurken ne kadarı gerek ne kadarı
kurgu çözemiyoruz ama özellikle intiharından önce tamamladığı son eser olan bu
kitap, yazarın biyografisiyle büyük paralellikler içeriyor. Ayrıca yazarın en
popüler kitabı bu.
Kitabın konusuna gelecek olursak kahramanımız topluma
oldukça yabancı biri. Ne herkes gibi hissedebiliyor ne de herkesin ne
hissettiğini anlayabiliyor ancak toplumdan çok korkuyor ve bu hisler kendini
bildi bileli var. Henüz çocukken bu gerilimi azaltmak için şaklabancılık
oynamaya karar veriyor ve böyle bir profilden beklenen çekimser, sessiz bir
tiptense dışa dönük, oldukça enerjik ve komik bir sahte kişilik geliştiriyor. Büyüdüğünde
komünist bir örgüt, içki, kadınlar gibi başka kaçış yolları keşfediyor ve tam
anlamıyla serserinin birine dönüşüyor, birkaç defa intihara kalkışıyor, varını
yoğunu içkiye veriyor falan. Zaten sözlerine “Utanç dolu bir hayat yaşadım.” Diyerek
başlıyor. Bizler, gelişmeler karşısında dışarıya dökemediği veya hiçbir şekilde
karşı koyamadığı hislerini ayrıntılı bir şekilde okuyoruz. Bu anlamıyla epey
psikolojik bir kitap.
7/10
ÖĞRENCİ KIZ (Schoolgirl) 1939 – 50 sayfa
Burada esas karakterimiz bir genç kız. Bu kısa hikayede
geçen zaman da kısa: yalnızca bir gün, gece bile dahil değil. Öğrenci kızımız
sabah uyanıyor, okula gidiyor ev işlerine bakıyor ve kitabın sonunda da bizlere
iyi geceler dileyip uyuyor. İnsanlığımı Yitirirken’den 9 sene önce yazılmış
olan bu kitap gene yarı otobiyografik olduğundan kahramanlarımız birbirine çok
benziyor. Hatta yukarıdaki karakterin kadın hali, ama (muhtemelen kadınlıktan
sebep) daha uysal ve az biraz daha neşeli diyebiliriz. Bu kitap üzerine konuşurken arkadaşım Dazai’ın
kadınları çok iyi gözlemlediğini söyledi. Yukarıdaki kitapta da onun kadınlarla
çok daha iyi anlaştığını görebiliriz, bu birikimini çok iyi yansıtmış burada.
7/10
BATAN GÜNEŞ (The Setting Sun) - 1947 - 100 sayfa
Bu iki kitabı okuduktan sonra, karşılaştırma yapabilmek için
pek yavaş ilerlediği ve olaysız olduğu için yarım bıraktığım bu kitaba dönmek
istedim. İyi ki dönmüşüm zira tam olaylar başlayacakken bırakmışım :D Ama öyle büyük
olaylar yok. Birazdan anlatacağım filmden öğrendiğim kadarıyla Dazai insanları
anlamadığı için metreslerinden birinin günlüğünü okumuş ve ona dayanarak bu
kitabı yazmıştı. Bugün görmek istediğim şey yukarıdaki ilk kitapta Dazai’ı,
ikincide Dazai’ın genç kız halini gördükten sonra burada söz konusu günlüklere
dayanan farklı bir kahramanın varlığıydı ve gerçekten de vardı. Bu kadın normal
bir kadını tepkilerini verebiliyor, hissedebiliyor, olması gereken yerde
ağlayabiliyordu. Filmde gördüğüm ve hiç de hoşuma gitmeyen metresin acıklı bir
hayat hikayesi olacağını beklememiştim. Ama İkinci Dünya Savaşı sırası ve sonrasında konumunu ve parasını kaybetmiş bir asil kadının hayatı neticede. Eh, başka bir insanı anlatıyor olsa da
neticede bu kadın Dazai’ın çocuğunu doğuran biri olduğundan sebep Dazai yan
karakter de olsa hikâyeye dahil oluyordu ve bu vesileyle bu roman hem metres
hanım hem de Dazai içi otobiyografik unsurlar içeriyordu.
5/10
Sonuç olarak, Dazai, gerçek ismi ile Şuci Tsujima (Dazai
Osamu ismi bile yarı otobiyografikti) insanları anlamak için çok çaba harcadı
ama gördüğüm kadarıyla insanların onu anlamasını hiç talep etmedi. Zaten İnsanlığımı
Yitirirken’de nadiren dürüst olduğu zamanlarda da insanlar ona inanmıyordu.
Ancak hayatı boyunca yarı otobiyografik romanlar yazarak kendini insanlara
anlatmaya çalıştı.
NO LONGER HUMAN (2019) IMDb: 5.9
Öncelikle belirtmeliyim ki bu kitabı Dazai kimdir bilmeden
izledim. Çünkü bence Japonya’nın en iyi oyuncusu olan Shun Oguri Dazai’ı canlandırıyordu
ve saç sekli de çok hoştu :D Ama filmi izlediğimde beğendiğim yalnızca iki şey
vardı: 1. Shun Oguri 2. İnsanlığımı Yitirirken’i yazarkenki sahne ve müziği.
Dazai yüzünden çok sevdiğim aktörün müstehcen sahnelerini görünce
nasıl yıkıldığımı anlatamam. Filmi bitirdiğimde Dazai’dan nefret ettim. Ah bi
elime geçirsem neler edecektim ona :D Yıllar sonra bu karakterin ünlü yazar
Dazai olduğunu öğrendim :D Bu açıdan bakınca film çok iyi.
Bi sahne var mesela, bu bi barda içiyo gene. Hamile bi kadın
geliyor bara onu görmeye. Zavallı editörü kim olduğunu sorunca Batan Güneş diyo
:D Filmde üç kadın görüyoruz: Karısı, Batan Güneş hanım ve birlikte intihar
ettiği bir başka metresi. Yazarlardan Ango Sakaguçi rolünde Tatsuya Fujiwara
var.
6/10
BUNGOU STRAY DOGS – Anime +4 Sezon
Şimdi, gelelim sebebi ziyaretimize! Bi on sene kadar önce
Japonya’da bir yazar demiş ki “Hadi yazarlarımızı süper yakışıklı anime
karakterlerine çevirip onlara üstün güçler verelim!”. Sonra da bu manga-animeyi
yazmaya başlamış. Bugün oldukça popüler bir anime. Ben de birkaç defa karakter
olan yazarlar hakkında yazmıştım, bilirisiniz. İşte o animede en popüler
karakter Dazai. Ben de oradan tanımıştım. Bu anime sayesinde yazarlar da dünya
genelinde daha popüler hale geldi. Bugün İnsanlığımı Yitirirken tee Amerika’da
bestseller ise bence bunun yüzünden.
Kendimden örnek vereyim, bu anime sayesinde okuduğum
yazarlar: Gogol, Dostoyevski, Akutagawa, Dazai. Daha da okuyacağım 😊
Konuyu dağıtmayalım, bitirmek üzereyiz. Bu animedeki Dazai
oldukça eğlenceli, çok komik bir karakter. Eğlenceli ve yakışıklı diye izlemeye
başlıyorsunuz ve sonra onun depresif kişiliğiyle karşılaşıyorsunuz. Karakterin
tek hayali güzel bir kadınla çifte intihar gerçekleştirmek. Gördüğü kadınlara yürürken
birlikte romantik bir intihar etsek nasıl olur tarzı teklifler sunuyor :D Ama
tabi bu şaklaban kişiliğin gerçek kişilik olmadığını biliyoruz. Üstün yeteneği
İnsanlığımı Yitirirken (yetenek isimleri eserlerinden geliyor) ve aktif olan
bir yeteneği dokunuşuyla öldürüyor. Ya burda da mı ölüm be yeter be Dazai!
Ayrıca animede Dazai'ın zekasina eşdeğer rakip olarak Dostoyevski kurgulanmış. Akutagawa'yla ilişkisi ise tam tersi. Gerçek hayatta Dazai, Japonya'daki meşhur Akutagawa edebiyat ödülünü ona vermeleri için yalvaran biriyken animede Akutagawa'nın buna hayran olduğunu, bunun tarafından onaylanma arayışında olduğunu görüyoruz.
9/10
(Müdavimi olduğu Lupin Bar'da sırasıyla Dazai'ın kendisi, filmdeki aktör Shun Oguri, anime karakterinin seslendirmeni Mamoru Miyano, altta mangave animedeki Dazai, sonra farklı bir animedeki Dazai, ve nihayet BSD'nn tiyatrosundaki Dazai karakterinin sahne aktörü)
İşte böyle. Çok uzattım ama 5 farklı eseri verdim bir başlık
ve kısa tutmaya çalıştım, beni hoş görmenizi talep ediyorum 😊
Birkaç alıntı ekleyip kaçacağım, söz!
“Ben Tanrı’dan bile korkardım. Tanrı’nın sevgisine değil,
gazabına inanırdım. İnanç. Bu yalnızca Tanrı’nın kırbacını yemek üzere mahkemeye
çıkıyormuşum gibi bir histi. Cehennemin varlığına inansam da cennet benim için
yoktu.” (İnsanlığımı Yitirirken)
“Eminim ‘bilimsel olarak’ gittiğimiz her yerde milyonlarca
mikrobun gezip dolaştığı gerçekti. Bununla birlikte tek yapmamız gerekenin bu
gerçekleri tamamen görmezden gelmek olduğunu fark ettim ve bunu yapınca onlar
bizim üzerimizdeki hakimiyetini kaybediyorlar, sonunda tamamen ortadan
kayboluyorlar ve ‘bilimsel hayaletler’den öteye geçemiyorlardı.” (İnsanlığımı
Yitirirken)
Beklemek. Hayatta sevinç, öfke, hüzün ve yüz çeşit duygu
içineyiz ama bu duyguların tümü, vaktimizin ancak yüzde birini oluşturur. Yüzde
doksan dokuzu ise beklemekle geçer. (…) Böylece her gün, sabah akşam; acınacak
halde bir şey bekliyorum. (Batan Güneş)
Yarın yine aynı olacak. Mutluluk asla gelmeyecek. Bunu
biliyorum. Ama bir gün mutlaka gelecek, yarın sabah gelecek diye inanarak
uyumak daha iyi değil mi?” (Öğrenci Kız)
“İyi geceler. Ben prensi olmayan bir Külkedisi’yim. Tokyo’nun neresinde olduğumu biliyor musunuz? Beni bir daha görmeyeceksiniz.” (Öğrenci Kız)
Hoşçakalın!
Ooo ne kadar dolu bir içerik, emeğine sağlık. :)) Yazarı okumayan bir ben kaldım sanırım, hâlâ da yazılarının çok karamsar olduğunu düşündüğüm için okuyasım yok. Bungou Stray Dogs'u merak ediyorum, ne güzel düşünüp yapmışlar ehehe. 😃 Animeyi izlemem lazım. :))
YanıtlaSilBlogda daha aktif olman dileğiyle...:)
Amin 🤲❤️
SilTeşekkür ederim, MS word'de 3 sayfacık bir yazı XD
Evet ben de çok uzun zaman karamsar ve psikolojik diye okumadım yazılarını. Bugüne kısmetmiş 😅 şu alıntılarda mutluluk hiç gelmiycek ama yarın gelecek diye umup uyumak daha iyi diil mi, dediği kısımda vay be bunu Dazai mi yazmış, demiştim XD . Bugün Albert Camus'u dinledim. Onda da bütün karamsarligiina rağmen gene de umut varmış. Ama Yabancı'sı bana Dazai'daki kasveti verdi. Tarzım değiller, dönüp okuyacağımı sanmıyorum qq