Tiny Star Uzay Ekspresi I Yazarlık Atölyesinde Yazdığım Hikayeler 3 Ana içeriğe atla

İçeriği Paylaş!

Öne Çıkan Yayın

Tarık Tufan - Hayal Meyal Kitap Tanıtımı ve Yorumu I BCP

  İsim: Hayal Meyal Yazar: Tarık Tufan Tür: Dram Sayfa: 128 Tarih: 2020 Özet:  Ölümcül bir hastalığa yakalandığını öğrenip dünyası kararan bir gencin eski mahallesine dönmesini konu alıyor. Mahalleden güle oynaya çıkmış değil, o yüzden yeniden geride bıraktığı bu insanların arasına dönmesinin de bir gerginliği var, orada özel bir kadın da var.  BCP'nin Mayıs ayı teması dram, tarihi, gotik ve İrlanda idi. Ben de dram türünden katılmış bulundum. Aslında İtalyan klasiği Bisiklet Hırsızları'nı yazacaktım sonra tevafuken bu kitabı okuyunca sıcağı sıcağına yazayım dedim. Yorum İlk defa Tarık Tufan kitabı okudum. Sanırım Şanzelize Düğün Salonu daha güzelmiş o yüzden onu da okuyacağım. Üslüp açısından oldukça açık, akıcı, ortalamaydı. Hikaye çok derin değildi ve ben de dram pek sevmediğim için oturup karakterle ağlayacak kadar derine dalmak istemedim hehe.  Yazar senaristmiş. Bunu uzun diyaloglarından anlayabiliyoruz çünkü bazen konuşanın nasıl konuşup ne hissettiğini, nasıl göründüğün

Uzay Ekspresi I Yazarlık Atölyesinde Yazdığım Hikayeler 3

 Merhaba, bu sefer hocanın yorumu yok çünkü derste okuma fırsatımız olmadı. 

Konu: Mars'a iş görüşmesine giden biri. Mekan; roket.

Konu böyle olunca Gintama evreninden feyiz alarak şöyle bir şey yazdım:


UZAY EXPRESİ

Gözlerini açtığında beyazlar giyinmiş annesini gördü. Uyku mahmurluğu ve bembeyaz ışığın mekânı doldurması yüzünden kadın parıldıyordu sanki. Oğlunun uyandığını görünce gülümsedi:

“Cennete hoş geldin evladım.”

“He?” diyebildi gözlerini iyice açıp özlediği kadının hayali silinmeden izlerken. Hayalin silineceği yok gibiydi ki kadın konuşmaya devam etti:

“Nihayet öldün de kavuştuk canım oğlum.”

“Ne?”

“Rokete ilk binişin diye korkudan son nefesini verdin ya az önce. Unuttun mu?” 

Bunun üzerine telaşla etrafına bakındı genç adam, bulunduğu katta elli kadar yolcu vardı. Evet, uyumadan önce oturduğu yerdeydi hala: sağında arkadaşı Ares, solunda bir kurye uyuyordu.

“Onlar seni göremez ve duyamazlar çünkü öte alemdesin sen.” 

Kadın böyle deyince korkudan çığlığı bastı, yanındakileri tutup sarsarak.  Öte alemden yanındakileri tutabildiğine mi şaşırsın, adamların sarsıldığına mı yoksa herkesin bakışlarının kendisine yönelmesine mi bilemedi ama annesinin sevecen gülümsemesi alaycı bir kahkahaya dönüşüp de Ares de ona eşlik edince kandırıldığını anladı.

“Ö-özür dilerim. Kâbus görüyordum.” Dedi utana sıkıla ve arkadaşının boynuna sarılıp sessizce boğmaya girişti. Gülmeye devam eden Ares’in pek etkilenir hali yoktu ama annesinin hologramını kapatacak kadar baskıda bulunabildi. Lanet olası Marslılar! Arkadaşı olmasına rağmen Ares’e bile katlanamıyordu, orada nasıl yaşayacaktı Allah bilir. 

Sağında oturan kuryenin homurdanmalarını duyunca arkadaşını bırakıp sakince yerine oturdu. Yazık, roketin bu katındaki herkesin uykusunu kaçırmıştı.

“Ulan insansın diye yanına oturduk yapılacak iş mi be!” diye söylendi adam. Gerçekten de sadece iki dünyalı vardı katta, evren vatandaşlarının duruma pek aldırdığı yoktu neyse ki. 

"Şu roket her kalktığında midem allak bullak oluyor, zar zor uyumuştum." 

Kurye daha da konuşacağa benziyordu, şu insan çenesinden daha düşüğü var mıydı acaba evrende, diye düşünmeden edemedi genç adam. 

"Afedersiniz." Dedi bakışlarını kaçırarak. Sonra ayıp olmasın diye "Nereye gidiyorsunuz?"u ekledi peşine. 

"Çarıksızlar'a." Dedi kurye tükürürcesine. Bir an duraksayıp genç adamı şöyle bir süzdükten sonra devam etti:

 "Madem uyandırdın, dinle bari." 

"Tabi, buyrun lütfen." diye atıldı o da. Gariban emekçiyi rahatsız ettiği için huzursuzluk duyuyordu, en azından çenesine katlanmalıydı. 

"Şu kargoyu görüyor musun? Te 7. Durakta ineceğim bunu vermek için. Günlerce yol gideceğim. Neden? Allah'ın çarıksızına giymeyeceği şu postalı teslim etmeye." 

Gencin şaşkın ifadesinden, kendisini samimi bir şekilde dinlediğine emin olunca konuşmasına zevkle devam etti. 

"Değil mi ya? Biz bunlara boşuna mı çarıksız diyoruz? Allah'ın jeneratörleri!  Toprağa basmasalar fazla enerji üretiminden geberip gidecekler. Elli tanesi toplansın şu roketi havaya uçurur.  Yataklarını falan gördün mü hic? Mezar gibi. Biz ölünce toprağa gideriz onlar topraktan çıkarsa ölür. Bu gerizekalının da biri gelmiş timsah derisinden bot sipariş etmiş. Bı de şu en ucuz site var ya Çin'den gelen, oradan."

"İntihar yöntemi falan mı acaba..." 

"Ay hadi inşallah be, evren kurtulur."

Kuryenin öyle bir içten söyleyişi vardı ki gülümsemeden edemedi, ama bir hayatın yok olması dileğinde gülmek de çok zalimce geliyordu. 

"E abi sen niye gezegenler arası kuryelik yapıyorsun o zaman? Hem roket seni tutuyor hem de üst canlıları sevmiyorsun?

"Dünya ekonomisinde geçinilir mi be. Hem sen de iş görüşmesi falan diyordun, Mars'a mı?

Rokete girdiklerinde Ares'le konuşmalarından duymuş olmalıydı, başıyla onayladı genç. Kuryelikten sebep olsa gerek bütün evreni tanıyor gibiydi, o yüzden danışmak istedi:

"Dünya dışına çıkmayı istiyordum çocukluktan beri. Annem de ölünce kimsem kalmadı burada, dedim şansımı orada deneyeyim. Süper güç falan ama vatandaşlarıyla geçinilir mi bilmiyorum."

"Marslilari severim." Dedi kurye, Ares'e şöyle bir yandan bakarak. 

Genç adam şaşırdı. 

"Neden? Insan hariç bütün üst canlılardan nefret eder bir halin vardı. Hele ki onlar dünyaya ilk gelenler."

Kurye alaycı bir şekilde gülümsedi. 

"Yanlışın var, önce bizim hıyar atalar gitti Mars'a. Yüz sene aradılar da tek bardak sularını bulamadılar. Adamlar istemese biz onları görmüyorduk bile. Bizi köle etseler haklarıydı, yalan yok." Sonra Ares'e dönüp sordu:

"Hişt, sizin atalar bizimkiler kör gibi çölde dolanırken güldüler mi baya?"

Beriki kahkahayı bastırdı.

"Çok. Dedem izlemeye gittiklerini anlatmıştı. Sizin astronotlar çok komikmiş bebek yeni yürüyor gibi adımlar falan." 

Genç adama döndü sonra:

"Bayağı bayağı hak etmişiz, ha, ne diyosun? Marslilar tamam da, onlar yolu açtıktan sonra gelen diğer asalaklardan hiç haz etmem." 

Bu sırada Uzay Expresi, ilk durağına doğru inişe geçiyordu. Yeniden midesiyle cebelleşen kuryeye veda ederken birbirlerinin adlarını da öğrendiler. 

Kurye, gençlerin ardından bakarken antik insanların savaş tanrısı diye tapındıkları Ares'i süzdü iç geçirerek. Şu hergeleyi alıp geçmişe falan gitsek ne eğlenceli olurdu. Zaman makinesini de icat etselerdi artık be...


Yorumlar

  1. Gayet mükemmel ve güzel bir hikaye yazarak bizlere okutturduğun için teşekkürler ☺️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Beğenmene sevindim 🌞🌞🌞

      Sil
  2. Tatlı ve hoş bir öykü olmuş. Marslılarla anlaşmak zordur tabi, kendi memleketlisi ile anlaşamıyor insan. 😀 Tam yerinde bitmiş, devamı gelmeyecek mi? 😃🌺

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay devamı geldi ya eksik olduğunu fark etmemişim. Tamam bitti şimdi 🤧😂 eyvallah ❤️🥳

      Sil
  3. Okurken çok eğlendim. Yaratıcı ve sürükleyiciydi. Hayal gücüne sağlık. Devamı vardır umarım, çok merak ettim ve okumak isterim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim ve aboooooo eksik kopyalamışım buraya 🤧😭😭 şimdi tam halini okuyabilirsin 🤧❤️

      Sil
    2. Tamamdır, okudum şimdi :)

      Sil
  4. komikçiiii :) ares, çarıksız, kurye, kabus :) ata demirer gibi olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ay aman Ata Demirer sevmem hiç :d
      Teşekkür ederim hehe 🎀

      Sil

Yorum Gönder

Ee okudun o kadar, sen ne diyosun :)

Emojiyle tepki ver!

Popüler Yayınlar