Türkiye’de Bireysel, Sosyal ve Siyasi Özgürlüklerin Seyri
Türkiye’de Bireysel, Sosyal ve Siyasi Özgürlüklerin Seyri
SEVDA ÖZBAY
Bu
çalışmada, 1924, 1961, 1982 Anayasaları merkeze alınarak Türkiye’deki bireysel, siyasi ve toplumsal özgürlüklerin seyri incelenecektir. Sonrasında bu
hakların ve haklar konusundaki gelişmelerin olumlu ve olumsuz yönlerine
değinecek ve nihayet kendi kanaatime yer vereceğim. Bu amaçla, kronolojik bir
sıra izlenerek anayasalarımızdaki hak ve özgürlükler bölümleri analiz
edilecektir.
1924 Anayasasında Hak ve Özgürlükler
1924
Anayasası 20 Nisan 1924 günü kabul edilerek kendisinden önceki Kanun-i Esasi ve
1921 Anayasalarını yürürlükten kaldırmıştır. Anayasa, 6 fasıl ve 105 maddeden
oluşur. Bu anayasanın temel özelliklerinden biri, değiştirilemeyecek bir madde
içermesi sebebiyle katı bir anayasa olmasıdır. Burada değiştirilemeyecek olan
madde, “Türkiye Devleti bir Cumhuriyet’tir.” Hükmüdür.
1924
Anayasasındaki hak ve özgürlüklere baktığımızda, yalnızca negatif ve aktif
statü haklarının düzenlendiğini, pozitif statü haklarına yer verilmediğini
görüyoruz. Ancak bu ifadeyi daha iyi anlayabilmek için bu hak türlerinin ne
demek olduğuna bir göz atmamız gerekiyor.
Negatif
Statü Hakları: Bu başlıkta bireyin özel alanını oluşturan kamusal hak ve
özgürlükler bulunur. Yaşama hakkı, konut dokunulmazlığı hakkı gibi haklar örnek
verilebilir. Bu haklar bireyi, devlet ve topluma karşı koruduğu için “koruyucu
haklar” olarak da anılır. Bir diğer adlandırma “Dokunulmazlıklar”dır.
Pozitif
Statü Hakları: Burada çalışma hakkı, sosyal güvenlik hakkı, konut hakkı gibi
haklar bulunur. Bu haklar bireye devletten hizmet, yardım gibi olumlu bir edim
istemeye imkan tanır. Bu nedenle “isteme hakları” olarak da anılırlar.
Aktif
Statü Hakları: Seçme ve seçilme hakkı, dilekçe hakkı, siyasi parti kurma ve
siyasi faaliyette bulunma hakkı gibi, bireye devlet yönetimine katılıp bu
alanda söz sahibi olma imkanı veren haklardır. “Katılma hakları” adı da
verilir.
Şu
halde, bu anayasada koruyucu haklar ve katılma hakları yer almasına rağmen
isteme hakkı düzenlenmemiştir. Bu anayasada, temel hak ve özgürlükler
noktasında tabii hak anlayışı hakimdir. Bu kısım “Türklerin Kamu Hakları”
başlığı altında sıralanmışlar, düzenlenmesi yasalara bırakılmıştır. Ancak bu
hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması konusunda bir düzenlemeye yer
verilmemiştir
Anayasanın
5. Bölümü olan Türklerin Kamu Hakları bölümü 68-88 arası maddeleri
içermektedir. Burada bahsi geçen “Türk” kelimesinin tanımı 88. Maddede
verilmiştir.
Madde
88- Türkiye’de din ve ırk ayırd edilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese
“Türk” denir
1924
Anayasası Değişiklikleri
1924
Anayasamızda 1928, 1934 ve 1937 yıllarında olmak üzere üç defa değişiklik
yapılmıştır. İlk değişiklikler Laiklik ilkesi bağlamındadır ve on değişiklikler
CHP’nin 6 okunun anayasaya girmesi üzerinedir. Bu nedenle konumuz
dışındadırlar. 5 Ocak 1934 yılı değişikliklerine baktığımızda ise aktif statü
haklarında değişiklik ve eklemelere gidildiğini görüyoruz.
Bu
değişiklikle:
·
Kadınlara milletvekili seçme ve seçilme
hakkı tanınmış ve böylece genel oy esası benimsenmiştir.
·
Oy kullanma yaşı 18’den 22’ye yükseltilmiştir.
Kadınlara
verilen haklar bakımından bu değişiklikten önce 1930 yılında belediye; 1933
yılında muhtar ve ihtiyar heyeti seçme ve seçilme hakkı tanınmıştı.
Bu
değişiklikle birlikte 1935-1939 arası TBMM’nin 5. Yasama döneminde 18 kadın
milletvekili mecliste yer aldı
1924
Anayasasının ilk hali sadece erkeklere oy hakkı vermekteydi. Ancak bu,
kendisinden önce servet ve vergiye bağlı olarak oy verme hakkını kaldırdığı
için haklarda iyileştirmeye gitmişti.
Yaştaki
yükseltmeye bakıldığında tahminim, savaş sonrası bir toplumun düşük erkek nüfus
oranı dikkate alınarak 18 yaşı belirlenmiş, sonrasında bu nüfus büyüyüp artınca
o zamanki zihniyet için uygun olan daha büyük bir yaşa yükseltilmiştir.
(Değişikliklerin yapıldığı yıl ile Mudanya Ateşkes Antlaşmasını hesaba katarsak
bu tarih savaştan 1934-1922=12 yıl sonrasına denk geliyor. En genç askerlerin
de 15-16 yaşlarında olduğunu varsayarsak 22 yaşında yeterli nüfus büyümüş
oluyor.)
1937
yılındaki değişikliklerde “Hiç kimse dininden, mezhebinden, tarikatından ötürü
kınanamaz” hükmünde geçen “tarikat” kelimesi çıkarılmıştır. Bu, özgürlükler
açısından gerileme olarak gördüğüm bir şey. Zira insanların kendi özgür irade
ve tercihleriyle tabi oldukları tarikatlar, artık anayasa tarafından tanınmıyor
ve olası bir kınamada kişilerin başvuracağı bir kaynak kalmıyor. Zaten bu
dönemlerde Türkiye’deki dini cemaatlere yönelik baskıları da görmekteyiz.
Kişisel görüşüm, laiklik ilkesi kaynak gösterilerek her dönemde toplumun dinini
özgürce yaşama hakkında saldırıda bulunulduğudur.
1961 Anayasasında Hak ve Özgürlükler
1961
Anayasası en özgürlükçü anayasamız olarak bilinir. Burada temel hak ve
özgürlükler ayrıntılı olarak düzenlenerek güvence altına alınmıştır. Ayrıca
“insan haklarına dayanan hukuk devleti” kavramı ilk kez anayasada yer almıştır
38
subaydan oluşan Milli Birlik Komitesi 27 Mayıs 1960 günü yönetime el koymuştur.
Darbeden sonraki bir buçuk yılda Milli Birlik Komitesi yönetimi söz konusudur.
Darbeden yaklaşık yedi ay sonra 13 Aralık 1960 günü yeni anayasayı hazırlayacak
bir kurucu meclisin kurulması kararı alınmıştır.
1961
Anayasasına hak ve özgürlükler açısından baktığımızda; temel hak ve özgürlükler
güvence altına alınmış, ayrıntılı olarak düzenlenmiş, 1924 anayasasından farklı
olarak sadece “Türklerin Kamu Hakları” olarak vatandaşlara değil, yabancılar
dahil herkese tanınmıştır.
Temel
hak ve özgürlükler, kişi hakları, sosyal ve iktisadi haklar, siyasi haklar
olarak üç kategoride sınıflandırılmış, ayrıca temel haklarla ilgili genel
hükümler bölümüne yer verilmiştir.
Temel
hak ve özgürlüklerin anayasanın sözüne ve ruhuna aykırı olmadan kanunla
sınırlandırılması, sosyal ve ekonomik hakların düzenlenmesi, hakkın özüne
dokunulmaması bu Anayasanın ilklerindendir
1961
anayasası demokratik düzeni çoğulcu bir şekilde gerçekleştirmek için bu çoğulcu
toplum yapısının ve onu oluşturan gönüllü faaliyetler gösteren kuruluşların
desteklenmesine ve kendilerini geliştirmesine önem vermiş bu amaçla ilk defa:
·
kamu görevlileri ve işçilere sendika kurma
hakkı,
·
işçilere toplu sözleşme ve grev hakkı
·
önceden izin almaya gerek duymadan
herkesin dernek kurma hakkı
·
kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşlarının organlarının kendileri tarafından ve kendi üyeleri arasından
seçilmesi
gibi haklar getirilmiştir
Bir
önceki anayasa uzun süre yürürlükte kalmasına rağmen yalnızca üç değişiklik
geçirmişti. Bu anayasa ise görece az ömrüne rağmen 1969-1974 arasında yedi kez
değişikliğe uğramıştır. Geçirdiği yoğun değişikliklere rağmen bu anayasa, 1982
yılında rafa kaldırılacaktır. 1971-1974
arası dönemde iki önemli değişiklik geçirmiş olan anayasamız bu dönemde temel
hak ve özgürlüklere sınırlandırma getirmiş olmasından dolayı bu kısma
değinmemiz gerekir.
1. Anılan
dönemdeki değişiklikler: Yürütme organını güçlendirmeye yönelik değişiklikler
2. Yargı
organını sınırlandırmasına yönelik değişiklikler
3. Temel
hak ve hürriyetlere getirilen sınırlandırmalar.
Evet,
görüldüğü üzere yukarıda sevinçle haberini verdiğimiz yeniliklerin
sınırlandırıldığı haberini alıyoruz burada. Şimdi, ne ölçüde
sınırlandırıldığına göz atalım.
1. Öncelikle
genel bir sınırlamadan söz ediyoruz. Bu sınırlama bütün hakları ve özgürlükleri
sınırlandırabilecektir.
Devletin
ülkesi ve milletin bütünlüğü, kamu yararı, milli güvenlik gibi terimlerle daha
önce sınırlandırılması öngörülmemiş olan özgürlüklerin de böylece
sınırlandırılması mümkün hale getirilmiştir. Çeşitli hak ve özgürlükle için de
1961 Anayasasının ilk şeklinde olan özel sınırlama sebepleri artırılmıştır.
Temel
hak ve özgürlüklerin keyfice sınırlanabilmesinin yolunu açan genel sınırlama
hükmü 1982 anayasasında da yer almış ancak 2001 yılında anayasadan çıkarılabilmiştir.
Bu demek oluyor ki Türkiye’de otuz küsür yıl boyunca temel hak ve özgürlük
güvencesi yoktur. Hangi özgürlüğün ne zaman elinizden alınacağının pek bir
garantisi yoktur.
2-
İlk kez temel hakların kötüye kullanılmaması kavramı düzenlenmiştir.
3-
Devlet memurlarının sendika kurma hakkı kaldırılmış, öğretim üyelerinin siyasi
partilere üye olabilmeleri yasaklanmıştır.
Devlet
memurlarından alınan bu haklar ekonomik ve sosyal durumlarını düşürmüş, bir
süre sonra işçilerden bile daha kötü durumda hissetmelerine neden olmuştur.
Zira haklarını geliştirmek için bir sendikaları kalmamıştır. Bu durum, devletin
eli ayağı olan memurluğum prestijinin düşmesine, ve çalışanların iş
değiştirmelerine de sebep olmuştur.
4-
Siyasi partilere hazine yardımı yapılması hükmü anayasaya girmiştir.
Bu
madde halkın yönetime katılımında fayda sağlamış olmalıdır. Zira bir siyasi
partinin harcamaları yüksektir ve özellikle yeni bir partiyse bunu üyeleri
aracılığıyla karşılamakta güçlük çekiyor olması muhtemeldir. Bu bakımdan kişilerin
ve yeni partilerin siyasi arenaya girebilmesi ve hâkli hazırda burada
bulunanların faaliyetlerini yoğunlaştırmasına katkı sağlayacaktır.
5-
Tutuklanan veya yakalanan kişinin gözaltı süresi 24 saatten 48 saate, toplu
suçlarda 15 güne yükseltilmiştir.
1960’lar sonrasının çalkantılı toplumsal hareketleri bu sınırlamaları haklılaştırabilir. Bununla birlikte, toplumsal harekette bulunabilmek de sahip olmamız gereken bir özgürlüktür. Bu nedenle burada değerlendirenin liberal olma veya olmama düzeyine göre olumlu veya olumsuz bir bakış açısı geliştirilebilir. Benim kararımı soracak olursanız halktan biri olarak verilen hakları sevinçle karşılar, sonradan getirilen sınırlamalara tepki gösteririm. Diğer taraftan, yönetici azınlıkta olsam özellikle o dönemin şartlarında, yönetmekte daha rahat edeceğim için bu sınırlamalara başvurmayı düşünebilirim. Bu senaryoda uygulayıcı olsam bile genel sınırlama ilkesini haklı bulmuyorum. Bu madde, en özgürlükçü anayasamızı en baskıcı anayasa haline getirmiştir.
1982 Anayasasında Hak ve Özgürlükler
12
Eylül 1980 günü ordu, yönetime tekrardan el koymuştur. Bu sefer emir komuta
zinciri içinde ve bir bütün halinde bu karara varılıp eyleme geçilmiştir
(Önceki darbede yalnızca 38 subay yer almıştı). Yeni anayasa iki yıl sonra, 7
Kasım 1982 günü halk oyuna sunulmuştur. Yapılan oylamada %91.37 Evet oyu ile
anayasa kabul edilmiştir. Bu oran tarihimizdeki en yüksek referandum sonucudur
Anayasanın
hazırlanması noktasında bir önceki anayasa ile karşılaştırmamız konumuz açısından
faydalı olacaktır. 1961 Anayasasında toplumun değişik kesimlerinden temsilciler
kurucu meclise katılmışken buradaki kurucu meclis yalnızca atanmışlardan
oluşmuştur. Dolayısıyla devletin anayasası gibi önemli hatta en önemli belgenin
oluşturulmasında vatandaşlara bu sürece katılma hakkı tanınmamıştır. Gene de
toplumun bundan pek şikayetçi olmayıp anayasayı yüksek bir oranla kabul etmesi
ilginçtir. Genel sınırlandırma ilkesinin
bu anayasada da yer aldığını belirttik. Neyse ki 1960 anayasasıyla edindiğimiz
referandum hakkımızı sınırlandırmamış ve halk oyuna sunmuşlar. Bu, muhtemelen
olumlu cevabın alınacağı bilgisindendir. Ayrıca bir önceki dönemde siyasi
partiler kamuoyu oluşumunda etki etmişler; burada ise kamuoyu oluşturacak bir
siyasi parti kalmadığından bu mümkün olmamıştır. Son olarak, referandumdan
hayır oyu çıkması durumunda ne olacağı öngörülmediğinden ve askeri
yöneticilerin ifadelerinden askeri yönetimin devam edeceği sonucu
çıkarılmıştır. Referandum sonucunda bu iki olgunun etkisini göz ardı etmemek
gerekir. Halkın katılımında daha da önemli olan husus mecburi oy esasının
getirilmesidir. Bu demek oluyordu ki, referanduma katılmayanlar gelecek beş yıl
içinde oy kullanamayacaklardı. Bu, 1934 yılından beri Türkiye halkının sahip
olduğu genel oy ilkesini sınırlandırıyordu
1982
Anayasasının hazırlanmasındaki ana düşünce; 1961 Anayasasının otorite-hürriyet
dengesini otorite aleyhine bozduğu, devleti ve yürütmeyi güçsüz kıldığıdır.
Bunun için devlet otoritesinin güçlendirilmesine öncelik verilmiştir. Kenan
evren “Anayasa dediğimiz elbise bize bol geldi. İçinde oynamaya başladık.”
Demiştir.
2018
yılında yürürlüğe giren değişiklikler öncesi 1982 anayasasının ilk halinde
cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulundan oluşan iki kanatlı yürütme organında
özellikle cumhurbaşkanlığı kanadı güçlendirilmiştir.
1982
anayasası az katılımcı demokrasi modelini benimsemiştir
1982
anayasası, 1961 Anayasasından daha az katılımcı bir demokrasi modelini
benimsemiş, başka bir deyişle depolitiasyonu (siyasetten uzaklaşmayı)
amaçlamıştır. Devlet başkanına göre siyasal faaliyet ancak siyasal partiler
tarafından yürütülmemiştir. Depolitizasyon çeşitli hükümlere yansımıştır.
1982Anayasasının
ilk haline göre bunlar;
·
Siyasi partiler yurt dışında teşkilatlanıp
faaliyette bulunamazlar, kadın kolu, gençlik kolu gibi yan kuruluşlar
kuramazlar.
·
Siyasi partiler dernek, sendika, vakıf,
kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları ile siyasi ilişkide bulunamaz, maddi
yardım alamazlar.
·
Sendikaların, derneklerin, meslek kuruluşlarının
siyasi faaliyette bulunması yasaktır.
·
Seçim dönemi anayasa tarihimizde ilk defa
5 yıla çıkarılmış, (öncesinde 4 yıldı) ara seçim her dönemde bir defa olacak
şekilde sınırlandırılmıştır.
Görüldüğü üzere aktif statü haklarında
büyük sınırlamalar getirilmiştir. Fikrimce, Evren’in bol gelen elbisesi, bir
korseden daha da sıkar vaziyete gelmiştir. Toplum siyasete katılamıyorken
siyasi partilerin de çalışması zorlaştırılmıştır. Genel olarak en basitinden dört yılda bir
olan siyasi katılım beş yıla çıkarılarak çok daha az konuşma hakkı tanınmıştır.
Yukarıda sıralanan yasaklar her ne kadar 1995 Anayasa değişikliği ile
kaldırılmış olsalar da 13 yıl boyunca uygulamada kalmışlardır.
1982 Anayasası çeşitli değişiklikler
geçirerek günümüze kadar yürürlükte kalmıştır. Bu değişikliklerden 2017 ve 2018
değişiklikleri önemlidir. Bu değişiklikler ayrıca, pek çoğumuzun oy kullanarak
etki etmemiz açısından da ilgimizi çekmektedir. Hak ve özgürlükler açısından
baktığımızda sıkıyönetimin kaldırıldığını görmekteyiz. Mülga madde şu şekilde
idi:
"Anayasanın
tanıdığı hür demokrasi düzenini veya temel hak ve hürriyetleri ortadan
kaldırmaya yönelen ve olağanüstü hal ilanını gerektiren hallerden daha vahim
şiddet hareketlerinin yaygınlaşması veya savaş hali, savaşı gerektirecek bir
durumun baş göstermesi, ayaklanma olması veya vatan veya cumhuriyete karşı
kuvvetli ve eylemli bir kalkışmanın veya ülkenin ve milletin bölünmezliğini
içten veya dıştan tehlikeye düşüren şiddet hareketlerinin yaygınlaşması
sebepleriyle, Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu, Milli
Güvenlik Kurulunun da görüşünü aldıktan sonra, süresi altı ayı aşmamak üzere,
yurdun bir veya birden fazla bölgesinde veya bütününde sıkıyönetim ilan
edilebilir.”
Her ne kadar Olağanüstü haller ilan
ediliyor olsa da ve kimi durumlarda gerekil görüyor olsam da tarihimizdeki
sıkıyönetim tecrübelerini hiç olumlu olarak yaklaşmıyorum. Bu nedenle
sıkıyönetimin kaldırılması sevinçle karşıladığım bir değişikliktir.
Bu anayasa değişikliklerinde yapılan
değişiklik ve yeni gelen hükümlere baktığımızda seçim barajının %5’e düştüğünü
görüyoruz (öncesinde %10’du). Bu durum elbette, Belli bir çoğunluğa ulaşması
şart koşuluyor olsa da azınlıkta kalan siyasi fikirlerin mecliste temsil
edilebileceği sonucuna götürüyor bizi. Konumuz açıcından oldukça olumlu bir
değişiklik.
Milletvekili
sayısı 600’e çıkarıldı (önceki sayı 550 idi). Bu değişiklik pakette en çok
karşı çıktığım değişiklikti. Toplumun her kesiminden temsilci bulunsun, ne kadar
fazla kişi olursa o kadar fazla fikir olur elbette ancak bu kadar fazla
milletvekili türetmenin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Bunu, milletin sırtına
binen elli seçkin daha kazanmış olduk, diye yorumlayabilirim. Kendi çevremden
de bu şekilde düşünen insanlarla karşılaştım.
Burada
tekrardan seçim döneminin 4 yıldan 5 yıla çıkarıldığını görüyoruz. Aynı şekilde
toplumun daha az katılması demek olduğunu belirteyim. Örneğin erken seçimleri
dikkate almazsak yirmi yılda 5 oydan 4 oya inmiş vaziyetteyiz.
Bununla
birlikte Cumhurbaşkanını doğrudan halkın seçmesi önemli bir iyileştirme,
devletin başkanını ve halkını birbirine bağlayan bir gelişmedir.
Bu
yazıda Cumhuriyet tarihimiz boyunca hak ve özgürlüklerin bir tarihçesini ele
aldık. Gerilemelerimiz olsa da bir şekilde ilerledik bu yüzden bugün olduğumuz
noktayı genel olarak olumlu karşılamaktayım.
Başvurular
Hukuk
Başlangıcı Dersleri. (tarih yok).
Ankara: Ankara Hukuk Fakültesi Adalet MYO.
Nohutçu, A. (2018). Anayasa Hukuku. Ankara:
Savaş Yayınevi.
Osmanbaşoğlu, G. K., & Bekâroğlu, E. (2019). Türkiye'de
Referandumlar. Ankara: Orion Kitabevi.
TBMM. (1924). Teşkilâtı Esasiye Kanunu.
Ankara.
TBMM. (2017). 1982 Anayasası. Ankara.
ödev galibaa :) ülkemizde özgürlükler var yani güzelmiş :) hukuk bu sefer :)
YanıtlaSilHaha evet evet var gibi biraz :D tarihsel olarak gorubce nereden nereye gelmişiz diye şükredebiliyoruz. Diğer memleketlerde karşılaştırıp bugünün dünyasında şükredilecek bir şey mi diye düşünebiliriz belki. Ama ben olumlu bakıyorum :)
Sil