Tiny Star METİNLERARASILIK MI İNTİHAL Mİ? Ana içeriğe atla

İçeriği Paylaş!

Öne Çıkan Yayın

Yeni Açılan Bir Sayfanın Getirdiği Yoğunluklar

 Merhaba! Blogları ziyaret edemediğim için günah çıkarmaya geldim :)  Zaten oldum olası aktif değildim. Blogları Canlandırma Projesi sağolsun bir iki ayda bir yayın yapıyorum öyle de bir enerji :D İki ay önce bir işe başladım, başka bir şehre taşındım ve neredeyse tek başıma yaşamaya başladım. Ailecek çalıştığımız tekstil atölyemiz dışındaki ilk iş tecrübem olduğu için epey dikkatimi vermem gerekiyor, sanırım. Ait olmadığım bir yer neticede (Akademi) Ama alışmak çok kolay oldu ve buradaki yoklamalardan kalmamın nedeni burada yatmıyor. Sorun şu ki yüksek lisans tezimi şu haftalarda -hadi zorlayalım aylarda- vermem gerekiyor. Ve sanırım uyumamam lazım ☠ Help-  Tezi bitimek gerektiğinden tez dışında okumalar yapmak vicdanı zorluyor. Ve tabi gerginlik ve stresi bomboş dursam bile üzerimde duruyor. O yüzden kimi BCP temalarını kaçırmayayım diye kendimi zorlamak dışında bir aktivite yaptığım yok.  Demek o ki tez bitince bütün yazılarınıza bakacağım inşallah 🙃 Şimdilik yokluğumu mazur görmen

METİNLERARASILIK MI İNTİHAL Mİ?

 

Merhaba,

Edebiyatçılardan bir şikayetim var: Kaynak gösterme sorunsalı. Pratikte başkalarından fikirleri çalıp kendi metni olarak sunuyorlar ve hiçbir şekilde kaynak göstermiyorlar! Buna metinlerarasılık deniyor 😊 Bu yazıda üç örnek üzerinden bir şeyler söyleyeceğim.

Teorik olarak anlamı şu: Metinlerarasılık metinlerin anlamının başka metinler tarafından şekillendirilmesidir. Bir yazarın önceki bir metni ödünç alması ve dönüştürmesi için kullanılabildiği gibi bir metni okuyan bir okurun bir başka metne başvurması için de kullanılabilmektedir.

Akademide, Ali ata bak, derken bile kaynak göstermek zorundayız. Bu her ne kadar uğraştırıcı ve can sıkıcı olsa da bir fikrin kökenini bulmak noktasında çok önemli bir şey. Eğer kaynak göstermeyip başkasının fikrini yazarsak bu bilimsel hırsızlık olan intihale giriyor ve büyük günah.

Ama edebiyatta böyle bir günah yok! Aksine metinlerarasılık diye tanım koyarak övmüşler. Şimdi benim neden bunu dert ettiğim noktasına gelelim: R. Akutagawa’nın Örümcek İpi hikayesi.

Üç sayfalık kısacık ama dolu dolu bir hikâye. Şuradan okuyabilirsiniz ve bence okunmalı. Cehennem Tablosu ile birlikte yazarın en sevdiğim iki hikayesinden biri. 

Hikayede Buda hazretleri cennette gezinirken aşağıda işkence çeken cehennem ehlini görüyor ve acıyıp nilüfer çiçekleri üzerinde gezinen bir örümceğin ipini aşağı sarkıtarak yukarı çıkma imkanı sunuyor. Bunu okuyunca Akutagawa'nın hayal gücüne hayran kaldım. Acaba bu bir Budist kıssası mıydı yoksa kendi fikri miydi diye düşünüp duruyordum. Keşke bir cevabı olsaydı.... Derken Dostoyevski'nin Karamazov Kardeşler'ini okudum. Burada aynı hikaye anlatılıyordu. Şu farklarla ki Buda hazretleri Hristiyanlığın Tanrısıydı ve örümcek ipi yerine soğan yaprakları vardı. 

Akutagawa'nın Dostoyevski'den etkilendiği elimizdeki tek bilgi ama adam dememiş ki Sevdacım o kadar merak ettin kaynağını ama ben Dostoyevski reizden almıştım. Kim bilir Dostoyevski nereden aldı...

İkinci örnek Yunanların antik Odessa efsanesi ve Keloğlan Masalları. Ben burada esas kaynağın anlı şanlı geçmişiyle Yunan efsanesi olduğuna inanıyorum gene de bi baktım Keloğlan karakteri aşağı yukarı 17. yüzyıla tarihleniyor. Hafızam zayıf olduğu için küçükken okuduğum üç dört hikayeyi ancak hatırlıyorum, biri de bu keloğlan masalı. Devler bunu mağaradaki evlerine kaçırıyor koyun sürüsüyle birlikte ve o da oradan kendisinin "hiç kimse" olduğunu söyleyerek ve muhtemelen, devin gözünü yaralayarak kaçıyor. Dev arkadaş da bunu bana hiç kimse yaptı diye dövünsün dursun artık. Şimdi araştırınca Keloğlan kitapları içinde bulamadım bu masalı belki okuduğum kitabı yazan kişi öylesine uyarlamıştır. Ayrıca Dede Korkut'un Basat-Tepegöz hikayesine benzerliği üzerine de bir yazı gördüm demin. 

Odysseus, İlyada'daki güçlü ve özellikle zekasıyla ön plana çıkan komutanlardan biri. Odessa, Truva Savaşı'ndan sonra bunun eve dönüşünü konu alıyor. Askerleri ile beraber denizler tanrısı Poseidon'un tek gözlü çocuğunun mağarasına esir düşüyorlar. Çocuk masalı olan Keloğlan'ın aksine burada askerler yeniyor, orada koyunlardı. Ve Odysseus aynı planla kaçmayı başarıyor ancak çocuk bunu babasına şikayet edince ve kahramanımız gemi yolculuğu yapmak zorunda olunca binbir badireler atlayarak bu dönüşü 10 yıl sürüyor. 

Son örnek gene Akutagawa'yı dahil ediyor ancak bu sefer sadece öz, çok soyut bir şekilde aktarılmış ve evet buna metinler arasılık derim ve burada çalma çırpma var diyemem Akutagawa için :') Ve ben hala kaynağı bilmiyorum! Konumuz Rashoumon etkisi. Akutagawa'nın Ormanda hikayesinin daha havalı ve ünlü Rashoumon hikayesi adıyla sinemaya uyarlanması sonucu filmden sonra bu kavram ortaya çıkıyor. Rashoumon Film Yorumumda burayla ilgili yazdığım kısım aynen şu: 

"Rashomon Etkisi: Filmden esinlenilmiş ama hikaye de bu şekilde, gerçekliğin ona bakan bireyler tarafından farklı farklı yorumlanması anlamına geliyor. Burada cinayeti anlatan üç kişi de farklı şekilde anlatıyor. Ah, görsel ararken bakın ne buldum? Bu Mevlana'nın Mesnevi'sinde anlattığı fil hikayesi <3 Şehre ilk kez fil 🐘 gelmiş. İnsanlar fil nasıl bir hayvan acep diye gece gizlice tutulduğu yere gelmişler incelemeye. Gizlice ya, ışığı açma yok. Herkes bir yanını tutmuş ve tuttukları yerin şeklinde bir hayvan sanmışlar: Yılana, kolona veya ipe benziyor demek ki bu fil dedikleri..."


Buraya kadar sorun yok. Sonraları yazarın Cehennem tablosu hikayesini okudum. Orada diyor ki: "... ama bunlar, atasözünde söylendiği gibi körlerin bir file dokunarak onu betimlemesine benzer." Yukarıdaki görsel gece olmasından ziyade önlerindeki değneklere bakarsak körleri resmetmiş. Şimdi Mevlana mı bu hikayeyi buldu, sanmıyorum, yoksa Asyanın bu iki ucuna da ulaşması daha eski olan Hint veya Çin masallarında mı geçiyordu hiçbir fikrim yok. Okuyan bilen varsa bu merakımı dindirse hiç fena olmayacak. 

Çok değil, bir dipnotçuk istiyorum. Şuradan esinlendim, demek bu kadar zor olmasa gerek? 
Bu konuda söylemek istediklerim bu kadardı. Okuduğunuz için teşekkür ederim :) Esen kalın efenim.


Yorumlar

  1. Çok haklısın canım. Ne iyi açıklamışsın emeğine sağlık. 😊 Bu durum çok yaşanıyor. Bir yerde bir şey okuyup fikri çok beğeniyorum sonra başka yerde benzeri denk geliyor. Kim kimden almış acaba? :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Aynen öyle. Bir şeyler yazıp okuyucuya veya edebiyat tarihçisine bırakıyorlar bulmasını. Her gün bir sürü kitap çıkıyor, biz her beğendiğimiz kitabın peşine düşüp edebiyat araştırması mı yapacağız 😭

      Sil
  2. Bunun sonunu bulmak gercekten cok zor. O anli sabli dediginiz ve benim de uzun sure orjinal zannettigim Antik Yunan efsanelerinin mitolojinin nerdeyse hepsinin misirdan kopyalandigini belgeleyen martin bernalin kara atena kitabini okuyorum simdilerde. Ulassak kimbilir budadaki metjnler bile daha eski bir soylenceden cikacaktir. Muhammed resulun mirac hikayesinin mecusilerdeki arda viraf ve ahuda mazdar hikayesiyle tipatip ayni olmasi gibi. Modern dunyada edebiyat dedigimiz sey eskiden kulaktan kulaga yayilan anonim hikayelerin zamanla evrilerek ya da oldugu gibi ordan oraya tasinmasi seklinde gerceklesmis. Aslinda sadece edebiyat degil, bilim de bir merdiven gibi herkesin kendinden once yapilmis seyleri kopyalayip ustune de kucuk bir sos eklemesidir aslında. Konu rivayet (arapca hikaye demektir) olunca neye ne karisti asla ayird edemezsin

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yukardaki yorum benimdi ama adimi yazmadan göndermişim

      Sil
    2. Çok haklısınız. Özellikle eskilerde bir hikayeyi duymak aktarmak sonra yazıya geçirmek bile büyük nimet. Elbette kadim kültürlerin çok fazla etkileşimi var. O yüzden orada bir kaynak gösterme beklemem yersiz olur.
      Yunan efsanelerine anlı şanlı demem, yalnızca çok daha geç ortaya çıkan Keloğlan ile karşılaştırırkendi. Antik Mısır'ın hayranıyım, okuduğunuz kitaba göz atmayı çok isterim 😍
      Şikayetim daha çok yakın zamanların edebiyatı konusunda. Telif hakları artık bu tür şeyleri de korumalı bence :)
      Teşekkür ederim ✨

      Sil

Yorum Gönder

Ee okudun o kadar, sen ne diyosun :)

Emojiyle tepki ver!

Popüler Yayınlar