İçeriği Paylaş!

AK PARTİ DÖNEMİ REFERANDUMLARI

Sevda ÖZBAY


 

                           AK PARTİ DÖNEMİ REFERANDUMLARI

Bu makalede, kuruluşundan kısa bir süre sonra kendi başına iktidar olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin 2002’de iktidara gelmesinden itibaren yapmış olduğu referandumlar incelenecektir. Makaleye, incelediğimiz şeyin, yani referandumun tanımı ile başlamak uygun düşecektir:

Referandum, meclisten geçen bir kanunun halkın onayına sunulmasıdır. Bu yöntemde, meclisin kabul ettiği bir kanun metninin yürürlüğe girebilmesi için oy verenlerin çoğu tarafından kabul edilmesi gerekmektedir (Gözler 2017).

Türkiye’de 1961 yılından bu yana yedi referandum düzenlendi. 1961 ve 1982 referandumları, 1960 ve 1980 askeri darbeleri sonrasında yazılan yeni anayasaların oylanması için yapılırken sonrakiler ise 1982 Anayasası’nda bazı değişiklikler yapmak üzere düzenlendi.  Anavatan Partisi döneminde 1987 ve 1988’de art arda iki referandum yapıldı.  Son üç referandum (2007, 2010, 2017), Ak Parti hükumetleri döneminde gerçekleşti. Bu yedi referandumdan yalnızca biri, 1988, “hayır” oyuyla neticelendi (Bekâroğlu ve Osmanbaşoğlu 2019, vii)

Bu çalışma, ilk iki bütüncül anayasa değişikliği dışında, en fazla referandum yapan, dolayısıyla tedricen anayasada en fazla değişiklik yapan iktidar olan Ak Parti döneminde gerçekleşmiş referandumları incelemektedir.  Bu amaçla, her bir referandumun nedeni, süreci ve sonucu ayrı ayrı ele alınacaktır.

Referandumların özet tablosu aşağıdadır:

 


 

 

21 Ekim 2007

Katılım oranı (%)

67.5

Katılım oranı (%)

 

Evet (%)

68. 9

Ak Parti + SP + BBP + DTP

 

Hayır (%)

31.1

CHP + MHP + diğerleri

12 Eylül 2010

Katılım oranı (%)

 

Katılım oranı (%)

 

Evet (%)

 

Ak Parti + SP + BBP

 

Hayır (%)

 

CHP + MHP + BDP + diğerleri

16 Nisan 2017

Katılım oranı (%)

 

Katılım oranı (%)

 

Evet (%)

 

Ak Parti + MHP

 

Hayır (%)

 

CHP + HDP + MHP’nin muhalif kanası (sonradan İyi Parti) + diğerleri

 

2007 Referandumu ( 21 Ekim 2007 )


Bu dönemde yapılan ilk referandum, Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığı tartışmaları gölgesinde yeşermiştir. Gül’ün adaylığına, İslamcı bir geçmişe sahip olması ve eşinin başörtülü olması sebebiyle laik ve çağdaş devletin önemli atamalarda da söz sahibi olan en üst makamına gerici bir tehdit olması nedeniyle karşı çıkılmıştır. Bu karşı çıkış, Türkiye’nin laik müesses nizamının temsilcileri Türk Silahlı Kuvvetleri, Cumhurbaşkanlığı ve CHP tarafından ileri sürülmüştür. Ayrıca, 14 Nisan’da Ankara’da başlayan ve Cumhuriyet Mitingleri olarak bilinen gösterilerde Atatürkçü Düşünce Derneği, Cumhuriyet Kadınları Derneği ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği gibi STK’ların da tepkileri görülmüştür.

Genel kurmay başkanı, Yaşar Büyükanıt, yaptığı basın açıklamasında Cumhuriyet’in temelindeki değerlere sözde değil, özde sahip çıkacak birinin cumhurbaşkanı olmasını umut ettiklerini belirtti. (Milliyet 2007). derken Cumhurbaşkanlığı görevini yürüten Ahmet Necdet Sezer, konferansı sırasında yer verdiği ifadelerinde Ak Parti zihniyeti için “Kuruluşundan itibaren Cumhuriyetimizi sinsi bir gölge gibi izlemiş olan gerici tehdit” nitelemesinde bulunup ve bu tehdidin, bugün ulaşmış olduğu boyutlarla kaygıya neden olduğunu belirtti… “Cumhuriyetin temelindeki değerlere ve anayasa ilkelerine inanmayanların, aydınlanmayı ve modernleşmeyi hazmedemeyenlerin, ülkenin yarınına yönelik kötü niyet taşıyan çevrelerin, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’ne ve kurumlarına yönelik saldırıları, ulusumuzu ve devletimizi yolundan döndüremeyecektir.” açıklamalarında bulundu. (Milliyet 2007).

Cumhurbaşkanlığı seçiminin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan ilk tur oylamasında (27 Nisan) Genel Kurmay Başkanlığı’nın web sitesinde “e-muhtıra” yayınlanmıştır. Burada özetle Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel değerlerini zedelemek için sonu gelmez bir uğraş içinde olan birtakım tarafların son dönemde yoğunlaşan faaliyetlerinin devlete apaçık bir meydan okumaya dönüştüğü ifade edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin temel değerleri, derken en başta laiklikten söz edilmiş ve bu nedenle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin devletin temel değerlerinden olan laik niteliğini korumak adına kanunların kendisine verdiği apaçık görevleri tastamam ifa etme noktasındaki sarsılmaz kararlılığı öne çıkmıştır. Bunun üzerine Ak Parti erken seçim kararı almış ve karar meclisten geçerek seçimlerin 22 Temmuz 2007’de yapılması planlanmıştır. (Bekâroğlu ve Osmanbaşoğlu 2019, 87)

Bu sırada meclisteki cumhurbaşkanlığı seçimi Anayasa Mahkemesi’ne taşınmış ve mahkeme 367 toplantı yeter sayısına ulaşılmadığı gerekçesiyle seçimi usulden reddetmiştir. Bu kararın ardından Ak Parti, cumhurbaşkanının doğrudan halk oyu ile seçilmesi için bir Anayasa değişikliği önerisinde bulunmuştur. Ak Parti, genel seçimlerle beraber yapmasını istemişse de Sezer’in vetosu ile referandum tarihi 21 Ekim 2007 olarak belirlenmiştir.  Ak Parti’nin oyları %12,3 artarak galibiyetiyle sonuçlanan genel seçimden sonra yeni oluşan mecliste MHP’nin toplantı yeter sayısına ulaşmadaki desteğiyle 28 Ağustos’ta yapılan oylamanın üçüncü turunda Abdullah Gül, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçilmiştir.

“Milletvekilliği görev sürecinin değiştirilmesi haricinde bu pakedin içeriği tamamıyla Gül’ün adaylığı konusunda ortaya çıkmış olan krize verilen açık bir cevap niteliğindedir. Diğer bir deyişle, Ak Parti kendisi ile laik müesses nizamın temsilcileri arasındaki anlaşmazlıkta halkın hakem olmasını istemiş, sivil ve askeri bürokrasinin siyasete müdahalesine tepki olarak halkın çoğunluğunun seçilmiş hükumete destek vereceğini ümit etmiştir.” (Bekâroğlu ve Osmanbaşoğlu 2019, 89)

Ak Parti’nin “12. Cumhurbaşkanını Sen Seç” sloganıyla kampanya sürecini aktif geçirirken “hayır” cephesi paket içeriğini eleştirememiş, ancak yönteme ilişkin eleştiriler ileri sürmüş ve aktif bir propaganda yürütmemiştir.

Sonuç olarak 21 Ekim 2007’de yapılan referandumda oyların %31,1’ine karşı %68,9’unu alarak “evet” cephesi galip gelmiştir.

 

2010 Referandumu ( 12 Eylül 2010 )


Bu dönemde önceki durumda cumhurbaşkanlığı makamıyla olan gergin olan ilişkiler, Ak Parti’nin makamı devralmasıyla yüksek mahkemeler ile parti arasında cereyan etmiştir. Öncelikle Anayasa Mahkemesi’nde Ak Parti’nin kapatılması için bir dava açılmış ve bu davadan kıl payı kurtulan Ak Parti, müesses nizamın sivil ve askeri temsilcilerine yönelik olarak Ergenekon Davası’nı açmıştır.

Ak Parti’nin kapatılması için açılan davadan evvel Ak Parti’nin başörtüsünü serbest bırakmaya yönelik bir girişimi olmuştu. Meclis tarafından anayasal değişiklik yapılsa da Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bundan sonra Ak Parti’ye, laikliğe aykırı nitelikte fiillerin merkezi olması hasebiyle Cumhuriyet Başsavcısı tarafından 14 Mart 2008’de kapatılma davası açılmıştır. Sonucunda 5’e karşı 6 oyla kapatılmaktan kurtulmuştur.

Davadan sonra Ak Parti, üzerindeki sivil ve askeri bürokrasinin baskısını azaltmaya yönelik olarak çoğunluğu emekli subay birtakım temsilcilerin Ergenekon Davası ile yargılanmasını sağladı.

2007 yılında başlayan çeşitli tutuklamaların eşlik ettiği 14 Temmuz 2008 tarihli iddianameye göre, Ergenekon adlı bir terör örgütü, hükumete karşı kanlı bir darbe planlıyordu. Ergenekon Davası’ndaki bulguların hükumeti devirmek için yapılan gizli bir planın açık kanıtı olduklarını ve bu planda CHP ile MHP başta olmak üzere muhalif siyasi partilerin, yüksek yargının ve ordunun birlikte hareket ettikleri iddia edilmiştir. (Bekâroğlu ve Osmanbaşoğlu 2019, 97)

Yargı düzleminde seyreden bu çatışmadan sonra Ak Parti, temelde Anayasa Mahkemesi ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu konusunda hükumeti rahatlatacak değişiklerin yapıldığı bir referandum önerisini sunmuştur.

Referandumda Ak Parti’yle birlikte 2007’de de olduğu gibi Büyük Birlik Partisi ve Saadet Partisi  “evet” i savunmuş; muhalefet de temelde CHP, MHP ve Barış ve Demokrasi Partisi’nden oluşmuştur. Bu sefer muhalefetin de yoğun bir kampanya süreci olmuştur.

 Sonuç olarak 12 Eylül 2010’da yapılan referandumda oyların %46,1’ine karşı %51,9’unu alarak “evet” cephesi galip gelmiştir.

Referandumda halka sunulan pakedin temel olarak içeriği şöyledir:

·         Anayasa Mahkemesi yedek üyeleri kaldırılıp 17 asil üyeye çıkarıldı.

·         Anayasa Mahkemesine Bireysel Başvuru getirildi.

·         Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üye sayısı 22 asil üye ve 12 yedek üyeye çıkarıldı.

·         Anayasa Mahkemesi’nin ve Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun üyelerinin seçimleri ve atamalarında hükumete ayrıcalıklar veren düzenlemeler yapıldı.

·         Yüksek Askeri Şura’daki ihraç kararları için yargı denetimi getirildi.

·         12 Eylül sorumlularının yargılanmasını engelleyen Anayasa maddesi kaldırıldı.

·         Kamu Denetçiliği Kurumu kuruldu. 

 

 

2017 Referandumu ( 16 Nisan 2017  )

16 Nisan 2017'de yapılan bu referandumda Anayasa’nın 18 maddesi üzerinde değişiklikler yapıldı. Paket, temel olarak parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçiş; başbakanlık makamının kaldırılması; milletvekili sayısının eski sistemde 550 olan miktardan elli fazlasına, yani 600’e çıkarılması ve gene yargı alanındaki bir dizi değişiklik gibi yenilikler öngörüyordu.

Cumhurbaşkanının doğrudan halkın onayı ile geniş yetkiler elde etmiş olması ve seçim sürecinde de doğrudan halk ile temas kurması, onun bu makamda sembolik görev almasını zorlaştırmıştır. 1982 Anayasası’nın bir parlamenter sistemde olması gerekenden çok daha fazla yetkiler ve güçlerle donatılan cumhurbaşkanlığı makamı, doğrudan halk oyuyla seçilen Recep Tayyip Erdoğan gibi popüler bir liderlik tarzıyla birleşince, Türkiye 2014’ten itibaren fiile yarı başkanlık sistemine dönüşmüştür. (Bekâroğlu ve Osmanbaşoğlu 2019, 105)

Ak Parti, “Cumhurbaşkanı seçilenin partisiyle ilişiği kesilir.” ifadesini değiştirerek partili bir cumhurbaşkanı önerisini “Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi milli egemenliği tahkim etmek değil mi? Partili cumhurbaşkanı olur mu?” sorularını yönelterek başlayarak böyle olmasının, Türkiye’nin yeni gördüğü bir durum olmadığını belirtti.  Cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün  de partili, cumhurbaşkanı, genel başkan ve milletvekili  olduğunu söyleyerek bu durumda tarafsızlığa bir zararın dokunup dokunmadığını sordu ve son olarak kendi yaptıkları çalışmanın Atatürk anayasasına dönmek olduğunu iddia ederek  (Milliyet 2017) anayasada yapılacak değişikliği savundu.

Referandumda halka sunulan pakedin temel olarak içeriği şöyledir:

·         Cumhurbaşkanını doğrudan halk seçecek.

·         Cumhurbaşkanının yeni belirlenen görev süresi 5 yıl olmak üzere iki dönem görev yapabilecek.

·         Beş yüz elli olan milletvekili sayısı altı yüze çıkarıldı.

·         Yirmi beş olan seçilme yaşı, yedi yaş eksiltilerek on sekize indirildi.

·         Cumhurbaşkanlığı ile milletvekili seçimleri beş yılda bir, aynı zamanda yapılacak.

·         Başbakanlık kaldırıldı ve görev ve yetkileri cumhurbaşkanına geçti.

·         Askeri mahkemeler kapatıldı ve görevleri sivil nitelikteki mahkemelere verildi.

·         Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun ismi HSK olarak değiştirilip üye seçiminde yeni düzenlemeler yapıldı.

 

Değerlendirme

Ak Parti döneminde yapılan referandumlarda “evet” oylarının gittikçe azaldığı görülür. Hatta 2007 Referandumunda “evet” bloğundaki partilerin toplam oylarından (%59,6) daha fazla (%68,9) “evet” oyu kullanılmış ve 2010 Referandumunda aynı üstünlük sağlanırken; 2017 Referandumunda “evet” bloğundaki partilerin toplam oylarından (%53,7) daha fazla (%51,4) “evet” oyu kullanılmıştır.

2007 Referandumunun sonucunu, cumhurbaşkanını halkın seçmesi önerisi karşısında muhalefetin aktif bir kampanya yürütememesine bağlayabiliriz.

2010 Referandumunun sonucunu, Ak Parti’nin “hayır” demenin 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan bir anayasayı desteklemekle sivil siyasete karşı olma manasına geldiği ve referandumu 12 Eylül’de yapması etkili olmuştur.

2017 Referandumunda ise eski köye yeni bir adet getirildiğinden ve seçmenler yeni düzeni anlamakta zorlandığından oy oranları düşmüştür.

 

Başvurular

5678. «TÜR­Kİ­YE CUM­HU­Rİ­YE­Tİ ANA­YA­SA­SI­NIN BA­ZI MAD­DE­LE­RİN­DE DEĞİŞİKLİK YA­PIL­MA­SI HAK­KIN­DA KANUN.» tbmm.gov.tr. 31 5 2007. https://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5678.html (erişildi: 6 30, 2020).

Bekâroğlu , Edip Asaf, ve Gülsen Kaya Osmanbaşoğlu. Türkiye'de Referandumlar. Ankara: Orion Kitabevi, 2019.

Gözler, Kemal. Refererandum Mu, Plesibit Mi. İstanbul, 5 Mart 2017.

Milliyet. «Büyükanıt'ın konuşmasının tam metni.» 12 Nisan 2007. (Aktarma: Bekâroğlu ve Osmanbaşoğlu 2019)

—. «Sezer'in konuşmasının tam metni.» 13 Nisan 2007. (Aktarma: Bekâroğlu ve Osmanbaşoğlu 2019)

wikipedia. 21 6 2020. https://tr.wikipedia.org/wiki/2017_T%C3%BCrkiye_anayasa_de%C4%9Fi%C5%9Fikli%C4%9Fi_referandumu (erişildi: 7 1, 2020).

Wikipedia. 30 6 2020. https://tr.wikipedia.org/wiki/2010_T%C3%BCrkiye_anayasa_de%C4%9Fi%C5%9Fikli%C4%9Fi_referandumu (erişildi: 7 1, 2020).

 

 

Yorumlar

Emojiyle tepki ver!

Popüler Yayınlar