YABANCILAŞMA BAĞLAMINDA KAFKA - DÖNÜŞÜM
SEVDA ÖZBAY
Yabancılaşma
kelimesin, Latincesi (alienatio) "almak, çıkarmak, bir şeyi başkasının
kılmak" fiilinden gelir. Hegel ile
felsefi bir anlama kavuşana kadar kelime, Ortaçağ boyunca ‘cin çarpmış’, ‘artık
insan değil’, ‘başka bir şey’, ‘delirmiş’ anlamında kullanıldı.
G.W.F. Hegel,
“Tin’in Fenomenolojisi” adlı eserinde kendi yabancılaşma anlayışını açıkladı.
Ona göre Tin’in kendini arayışı, kendini dışa vurmasıyla gerçekleşir. Kendinden
ayrılması ise başka bir şeye dönüşmesine yol açar. Bu durumda kendi kendine
yabancılaşır. İnsanlık tarihi, bu birbirini izleyen yabancılaşmaların
tarihidir. Bundan kurtulmak ancak kendini tanıyarak mümkün olabilir.
Hegel, kendisi
için bir yol açmış olsa da yabancılaşma kavramını sağlam bir çerçeveye oturtan
ve bu kavramla anılan kişi Marx’tır. Marx’ta yabancılaşma kavramı, Hegel’in
felsefi-metafizik içeriğinin aksine sosyolojik bir sürecin anlatımı haline
gelmiştir. Marx’ta kavram, var olan toplumsal düzenin tarihsel, ahlaki ve
sosyolojik bir eleştirisidir. Kapitalist rejimde insanlar yabancılaşmıştır, toplulukta
kaybolmuşlardır ve bütün yabancılaşmaların kökü ekonomik yabancılaşmadır.
Marx’ta iki
türlü yabancılaşma söz konusu: İlki doğadan kopuş. İnsanın doğaya egemen olma
sürecinde doğaya yabancılaşması denilebilir. İkinci ve önemli olanı ise dört
aşamada karşımıza çıkan insanın kendine, kendi doğasına, kendi varlığına ya da
kendi emeğine yabancılaşması. Şöyle ki, ayrıntılı iş bölümünün olduğu
kapitalizm şartlarında işçi makinenin bir uzantısı haline gelmiştir. Ürettiği
ürüne kendini katamaz, mekanik hareketlerde bulunur sadece. Standartlaşan
kitlesel üretimin istediği de farklı farklı insan doğası değil tek tip robottur
ve düzen insanı bu noktaya vardırır. Marx’ın ifadesiyle:
“Yabancılaşma,
benim geçim araçlarımın bir başkasına ilişkin (ait) olmasında, benim isteğim
olan şeyin bir başkasının erişilmez mülkiyetinde olmasında olduğu kadar, her
şeyin kendi kendinden başka olmasında, etkinliğimin başka şey olmasında, son
olarak -ve bu kapitalizm için de doğrudur- egemenlik sürenin eninde sonunda insanlık
dışı erklik olmasında da görünür”
Yabancılaşmanın
kaynağı olarak kapitalizmi, değerlendireceğimiz romanın yazarı Franz Kafka’da
da görmekteyiz: “Kapitalizm içten dışa, dıştan içe, yukarıdan aşağıya, aşağıdan
yukarıya bağımlılıklardan oluşan bir sistemdir. Her şey bağımlıdır
kapitalizmde, her şey zincire vurulmuştur”
Eserlerinde
sıklıkla işlenen yabancılaşma teması, yazarın hayatının bir yansımasıdır.
Fischer Kafka’nın yabancılaşmasını şöyle şu şekilde açıklıyor: “Yahudi bir
aile, Alman dili ve Çek ulusu arasında kalan Kafka, kendini bir yabancı, Prag’ı
da yabancılaşmanın şehri olarak duyumsuyordu.”
Dönüşüm eseri,
her gün çileli bir tren yolculuğu ile sevmediği bir işe gitmek zorunda olan ve
dört kişilik ailenin bütün maddi yükünü üstlenen Gregor Samsa’nın sonucunda
hamamböceğine dönüştüğü hikayesini anlatır.
"Gregor
Samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir
böceğe dönüşmüş olarak buldu."
İnsanın hiçbir
şey yapamayacak kadar boğan yoğun çalışma temposu; insanı bir böceğe
dönüştürecek kadar kendine yabancılaştırır. Dönüşüm hikâyesinde Gregor sadece
işe bağlı olarak yaşar. Yaşamının yönlendirmesini işi ve iş temposu belirler.
Arkadaş çevresi iş yaşamında karşılaştığı kişilerdir. Sosyal hayatını
belirleyen tek şey işidir ve bu durumdan şikâyetçi değildir.
Bu dönüşüm bir sonuçtur, ancak bu durumun sebep olduğu olaylar da gerçekleşir. Şimdi, Gregor Samsa’nın karşısında yeni ve yabancı bir dünya vardır. Bu dünyada yaşamaya çalışırken yabancılaşmayı bütün boyutlarıyla yaşar: Ailesi dahil toplumun isteklerine karşılık veremediği için toplum ona sırtını döner, onu yük olarak görür ve ondan kurtulmak ister. Zira böcek haliyle Gregor, işleyen çarkın ayak bağıdır. Kafka, kapitalist iş yaşamının insan anlayışını “sanki insan canlı bir yaratık değil de, daha çok bir eşya, bir nesnedir” diye belirtmişti. Burada da Gregor’un gördüğü muamele, kullanım ömrü tükenmiş bir eşyanın durumu gibidir. Ve nihayet o eşya kırıldığı zaman eve yabancı hizmetçi tarafından parçaları toplanıp atılmıştır. Ailenin bu güzel haber(!) karşısındaki rahatlamış tutumunu belirtmeden edemeyiz, kaybedilen bir aile ferdi, bir insan değil, artık kullanılamayan bir eşyadır.
Başvurular
Aron, R. (2017). Sosyolojik Düşüncenin Evreleri.
İstanbul: Kırmızı Yayınları.
Çiçek, N. (2015). Franz Kafka'nın Eserlerinde
Yabancılaşma Problemi. Beytulhikme.
Fischer, E. (1985). Franz Kafka. İstanbul:
Bilim Felsefe Sanat Yayınları.
Janouch, G. (2008). Kafka ile Söyleşiler.
İstanbul: Cem Yayınevi.
Kafka, F. (2001). Dönüşüm. İstanbul: Can
Yayınları.
Marx, K. (2016). 1844 El Yazmaları. İstanbul:
Birikim Yayınları.
Tuğcu, T. (2002). Yabancılaşma Problemi.
Ankara: Alesta Yayınevi.
Yorumlar
Yorum Gönder
Ee okudun o kadar, sen ne diyosun :)