İçeriği Paylaş!

ENDÜSTRİ DEVRİMİ NEDEN İNGİLTERE'DE ORTAYA ÇIKTI?

Sevda Özbay


    Bu makalede, Hobsbawm'ın resimde görülen kitabında konuya ilişkin bölüm kaynak alınarak bu sorunun cevabı verilecektir.

    Dünyanın yönetimini İslam medeniyetlerine kaptırdıktan sonra Batı'nın, onu tekrar ele geçirmesi Endüstri devrimi ile birlikte olmuştur. Roma'dan sonra, Batı'da bu yönetimde söz sahibi olmak İngiltere'ye düşmüştür. 

   Aslında devrim nedenlerinden pek çoğuna diğer ülkeler de sahipti. Şu halde bunların arasından İngiltere'nin sıyrılıp dünya yönetiminde rakipsiz bir güç haline gelmesi nasıl oldu?
 
    Bilindiği üzere Endüstri Devrimi gibi büyük bir işe sermayesiz girişilemez. Avrupa da ticaret kapitalizmi ile o zamana gelene değin epey sermaye biriktirmişti. Bu noktada şunu belirtmek gerekir ki yalnızca ticaret ile sanayinin çarkı bu denli hızlı dönmeyecekti. Bu nedenle sömürgelere ihtiyaç vardı ve elinde en fazla sömürgeyi tutan devlet en güçlü olan olarak karşımıza çıkacaktı. Endüstride temel olarak hammaddeyi olabildiğince ucuza alıp mümkün olduğunca kârlı satmak gerekir. Ham maddeyi ucuza almak dürüst bir ticarettense sömürgeleştirerek, devletin de siyasal gücüyle, elbette daha kolay ve kârlı olacaktı. Öyleyse daha çok sömürge daha çok kâr demekti. Burada, en çok sömürge topraklarına sahip ülke olarak karşımıza İngiltere çıkıyor. Bu durum bizim açımızdan İngiltere’nin devrimi gerçekleştiren ülke olması noktasında en mühim nedendir. Sanayi ve İmparatorluk adlı kitaptan aldığımız bu alıntılar da bunu destekler niteliktedir:

“Sanayi Devrimimizin temelinde denizaşırı sömürge ve az gelişmiş pazarlar üzerindeki bu yoğunlaşma, bunları kimseye kaptırmamak için verilen başarılı mücadele yatmaktadır.”
“Sanayi ekonomimiz ticaretimizden ve özellikle de az gelişmiş dünya ile ticaretimizden doğdu.(...) Uluslararası iktisadi ilişkilerimizin temelini İngiliz imalat ürünlerinin denizaşırı bölgelerin ilkel ürünleriyle mübadelesi oluşturdu.”

    Önemsediğimiz ikinci nokta İngiltere’nin ada konumudur. Bu konumu nedeniyle kıta Avrupası’nın XV. ve XVI. yüzyıllardaki kendi içindeki çatışmaları gibi pek çok bunalımından uzak kalabilmiş ve gelişmesini sürdürebilmiştir. 

    İngiltere'nin dördüncü mühim özelliği, su yollarına yakın olması ve güçlü bir donanmaya sahip olmasıdır. Aslında bu durum bir ada ülkesi olmasının getirdiği bir zorunluluk olarak görülebilir. Donanması olmadan bir ada ayakta kalamaz, kolayca yıkılır. Güçlü bir donanma ve büyük bir ticaret filo ise denizaşırı ticaret ve kolonizasyona çok iyi aracılık eder. Sömürge topraklarındaki ham maddeler kolay ve ucuz bir şekilde İngiltere'ye taşınır ve aynı şekilde işlenen mallar satılmak üzere pazarlara gönderilir.  Üstelik donanmasının üstünlüğü sömürge topraklarından edinilmiş zenginliklerle dönen yabancı gemilere de pek tabii güç yetirir ve zorlanmadan ülkesini zenginliği taşıyabilir.

   Denize olan bu hakimiyetinin yanı sıra ülke içinde de taşımacılığa uygun nehirlerin olması ham maddenin kendi topraklarında da ucuza taşınmasını kolay kıldı. Burada söz konusu kitaptan bir alıntı daha yapmak istiyorum:
"Herkesçe bilindiği gibi gemiler ve denizaşırı ticaret İngiltere'nin yaşaması için kan demekti, donanma ise en güçlü silahıydı.(...) En büyük rakibi Fransız ticaret filosunun birkaç katı büyüklükte bir filosu bulunuyordu 18. yüzyıl sonlarında.(..) Denizciler ise tarım dışında çalışan işçilerin en büyük bölümünü oluşturuyordu.

     Endüstri devrimi için tarım şarttır. Yoksa işlenecek bir ham madde bulunamaz. Taşımacılığın bu denli mühim olmasının bir sebebi de İngiltere'nin diğer kuzey ülkeleri gibi bir mera ülkesi olmasından ileri gelir. Geçim kaynağı hayvancılıktır ve tarım oldukça sınırlıdır. Kitapta bu durum şöyle ifade ediliyor:

"Ülkenin kendi kaynaklarına dayalı üretimi toplam zenginliği 1/4'üne ancak ulaşır; geri kalanını ise sömürgelerine ve diğer ülkelerin zenginliklerini taşıyarak ve bunların ticaretini yaparak devamlı kendi zenginliğini arttıran ülke sakinlerine borçludur."

    İngiltere taşımacılıkta bu kadar şanslı ve güçlü olmasaydı elde ettiği zenginliğin çeyreğiyle endüstri çarkını döndürmeye pek de muktedir olamayacağı açıktır.

    Yukarıdaki alıntı bu başarıda İngiliz vatandaşlarının rolünü de açıklar niteliktedir. Şu bölümde de bu durum bir ön kabul olarak karşımıza çıkar:

"İngiltere, her şeyden önce 'dükkan sahiplerinin ülkesi' olarak biliniyordu ve en karakteristik yurttaş tipi sanayici değil tüccardı.(...)Sömürgecilikle bağlantılı ticaretteki artış, pazarları, girişimcilik ve yaratıcılık yetenekleriyle olduğu kadar politika ve güçleriyle ele geçirenler ise İngilizler oldu."

   Vatandaşların pek çoğunun tüccar olması ülkeye para akışını sağlamada etkin olmuştur.

  Öte yandan İngiliz aile modeline bakacak olursak onların bu girişimci durumlarının nasıl geliştiğini anlamamız kolaylaşacaktır. Tipik İngiliz ailesinde çocuğun biri ailenin mirasçısı olur ve mal varlığı bölünmeden ona geçer. Diğer çocuğun ise maceralara atılması beklenir ve bu maceralar daha çok sömürge topraklarında geçiyordu ve kendi hayatlarını devam ettirme çabaları İngiltere'nin güç kazanmasını da beraberinde getiriyordu.

   İngiltere'yi endüstriye hazırlayan bir diğer neden nüfus artışıdır. Nüfus artışının itici bir güç olması büyüyen nüfusun iaşesi noktasında çareler üretmek olabilir. Lakin mühim olan tarafı endüstri için geniş bir proleter sınıfa ihtiyaç duyulması ve hızlı artan nüfus ile bunun karşılanabilmesidir. Yani nüfusun fazlalığı, devrime götürme şartlarındaki faydasından çok devrimi devam ettirme noktasında daha işlevsel olmuştur.


Yorumlar

Emojiyle tepki ver!

Popüler Yayınlar